Serdar ARSEVEN

Serdar ARSEVEN

Mail: [email protected]

Kararsızlar Partisi!..

Kararsızlar Partisi!..

Kanalları gezinirken yandaş Halk TV’ye rastladım.

Yorumcular, “Erdoğan, AKP’deki erimeye rağmen Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanabilir!” yollu lâflar ediyorlardı.

Orada biraz takıldım.

Duyduklarımın özeti şöyle:

“Bu seçimi ancak AKP tabanından çekeceğimiz oylarla kazanabiliriz. Evet, İktidar Partisi’nde sıkıntı var, yıllarca oraya oy verenler de, bunun farkında ama kararsız oylar bizim tarafa gelmiyor! Anketler CHP’yi yüzde 22 ile yüzde 25 aralığında gösteriyor. AKP’den kopan oylar, adres olarak muhalefeti göremiyor. Hiçbir anket sonucu, o oyların CHP’ye ya da bir başka muhalefet partisine yöneldiğini göstermiyor.”

Rastladığım yandaş HALK TV yorumcuları, başta Anamuhalefet Partisi olmak üzere, muhalefet cenahının “alternatif” olamamasının sebeplerini masaya yatırırken, ağırlıklı olarak, “kullanılan dilin yanlışlığına” bağlıyorlardı.

Arada, CHP zihniyetinin geçmişteki laiklik uygulamalarının yanlışlığına da vurgular vardı.

Vatandaşın, bu yanlış laiklik uygulamalarından dolayı CHP’ye sıcak bakmadığı ve Cumhurbaşkanlığı seçimi kazanılacaksa, bunun ancak Saadet Partisi ile Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu’nun “zemin aşındırmaya, yanlarında durmaya devam etmesiyle” mümkün olabileceği öne sürülüyordu.

“Millet İttifakı” Projesi’nin “başarıya” ulaşması için, “HDP’nin tam desteğini almanın” şart olduğu da vurgulanıyordu.

CHP, artı İyi Parti, artı Saadet, artı Deva, artı Gelecek, artı HDP…

Hepsi bir araya gelirse…

Ve “tek yürek halinde” Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı indirme hedefine kilitlenebilirse, bu iş bitecekmiş.

Dediklerinin özeti bu.

Çok zor iş değil mi?

*

Meseleye bu taraftan baktığınızda, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı indirme projesinin birçok zorluklarının olduğunu ve bu meseleyi “organize edici üst akıl olmadan” seçimlere kadar sürdürme ihtimalinin çok da yüksek olmadığını görüyorsunuz.

“Radikal muhalefet ittifakı”, 20 yılın tabii yıpratıcı etkisine, AK Parti’deki bir türlü üstesinden gelinemeyen “metal yorgunluğuna”, çarşı, pazardaki fiyatların tırmandıkça tırmanmış ve dar gelirli hane halkı ekonomisinin iyice zora girmiş olmasına ve ilâve edilebilecek nice olumsuzluğa rağmen, “Cumhurbaşkanlığı seçimini” kaybetme ihtimalinin yüksek olduğunu düşünüyor.

*

AK Parti çevrelerine baktığınızda da, “Bir dokun bir ah işit!” durumlarına şahitlik ediyorsunuz.

Bu Camia’nın birçok mensubuyla otuz yılı aşkın “arkadaşlıklarımız” vardır.

O kadar ki, çoğu “dede, nine” olmuş bu arkadaşlarımız, torunlarıyla bizi tanıştırır, onları bize “emanet” ettiklerini söylerler.

Bundan yedi sekiz yıl önce, AK Parti İktidarı’na “ikazlarda” bulunduğumuzda, eksikliklere ve yanlışlıklara dikkat çektiğimizde, samimiyetimizden asla şüphe etmediklerini belirten bu arkadaşlarımızdan sert tepkiler alırdık.

 “AK Parti iktidarının eksikliklerine, yanlışlıklarına da dikkat çekmenin doğru olmadığını” söyler…

“Birçok eleştirinizde haklısınız ama şimdi bunların vakti değil!” derlerdi.

Eğitim, kültür ve kültürel iktidar alanlarında yoğunlaşan eleştirilerimize açıktan destek verenler çok azdı.

Süreç içinde bu durumda değişiklikler oldu.

Seçimler boyunca AK Parti’ye, sadece Ak Parti’ye oy verdiklerini, her seçim öncesinde Sayın Erdoğan’ın galibiyeti için ter döktüklerini, masraf ettiklerini çok iyi bildiğim nice arkadaşımız, şimdilerde benden “çok daha net bir şekilde ikaz etmemi” istiyor.

Bu arkadaşlarıma, “parti değiştirip değiştirmediklerini” sorduğumda da…

Çoğunlukla…

Memleketin CHP zihniyetinin eline düşmesini istemiyoruz ama, ‘bizimkilerin’ de bizim bu hassasiyetimizi ‘çaresizliğimize’ yorup sesimizi duymazlıktan gelmesini doğru bulmuyoruz!” diyorlar.

AK Parti’nin orta ve ileri yaş gruplarından daha fazla destek aldığını, genç kesimlere ulaşmakta hayli güçlük çektiğini hepimiz biliyoruz.

Önümüzdeki seçimlerde de Ak Parti’ye oy verme kararlılığında olduklarını dile getiren çok sayıdaki okuyucumuzdan, “Çocuklarımızı, torunlarımızı ikna etmekte güçlük çekiyoruz!” şikâyetleri geliyor.

Bazıları, Ak Parti’nin fazla devletçi, fazla güvenlikçi politikalara yöneldiğinden…

“Plândemi süreci”ne dair “ tedbirler ve zorlamalar” meselelerinde “tabanı aşındıran” bazı yanlışlıklara, tutarsızlıklara imza attığından…

Teşkilâtın bazı orta ve üst düzey yöneticilerinde dikkat çeken “vatandaştan kopuş”“kibir”, “israf”  görüntülerinin kayıplara yol açtığından…

AK Parti’ye destek verir görümündeki çoğu medya organının etkisiz kaldığından ya da bunların destek vereceğim derken zarar verdiklerinden…

Büyük bir “aydın” bunalımı olduğundan bahisler oluyor…

Özetle, AK Parti tabanından da sıkıntılı sesler geldiğini, ancak Yandaş Halk TV yorumcularının da ifade ettikleri gibi “sıkıntıdaki” vatandaşın, öyle büyük oranlarda “başka partilere” yönelişinin olmadığını görebiliyoruz.

*

AK Parti İktidarı’nın iki büyük avantajı var:

Birincisi, geniş kitlelerin Sayın Erdoğan’a yönelik ilgisinin, teveccühünün büyük ölçüde devam ediyor olması…

İkincisi de, memlekette böylesine üretimsiz, projesiz bir “muhalefetin” bulunması.

*

Görebildiğim kadarıyla, bugünün en büyük partisi, kararsızlar partisi.

Yarınlarını nerede görürlerse, orada olacaklar.

 

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar