Serdar ARSEVEN

Serdar ARSEVEN

Mail: [email protected]

​Milletvekili milletin mi vekili?

​Milletvekili milletin mi vekili?

Bunu millete sormak lâzım, yani vatandaşa…

 

“Milletvekillerinin sizi temsil ettiğine inanıyor musunuz?”

Daha da mânâlı bir soru:

“Milletvekillerini sizin seçtiğinize inanıyor musunuz?”

Kahir ekseriyetinizin bu sorulara hangi karşılıkları verdiğinizi çok iyi biliyorum.

Siz ne diyorsanız, ben de onu diyorum.

*

Demokrasi “yaman” bir oyun.

Sizi kimlerin temsil edeceğini “özgürce” seçtiğinizi zannediyorsunuz…

Seçme ve seçilme hakkınız var.

Özgür bireylersiniz…

Hâkimiyet, kayıtsız şartsız sizde.

Köylü de milletin efendisi, “netekim”!

CHP-TAKİYYE!..

Bunun böyle olmadığını hemen herkes biliyor ama, bu oyunu sürdürmekten, inanıyormuş gibi görünmekten başka da çare yok.

CHP’nin malûm özelliklerini çok iyi bildiğiniz İstanbul İl Başkanı, internetteki arama motorlarından birine “Canan Kaftancıoğlu’ndan takiyye itirafı” yazmak suretiyle kolayla ulaşabileceğiniz konuşmasında “ne”den dert yanıyor?

“Muhafazakâr takımından oy alabilmek için onlar gibi görünmeye çalışmaktan, takiyye yapmaktan!”

Takiyye malûm, gerçek inancını gizleyip farklı kılıflara girmek.

Mesela…

Hayatınızda namazın, seccadenin yeri yok ama, “oy” için namaz kılıyorsunuz ya da “oy” için “saygınız varmış gibi” görünüyorsunuz…

Böyle bir durum.

*

Aslına bakarsınız, toplumun kahir ekseriyeti “takiyye” yapıyor, hepimizde var biraz bu…

Hiç de saygı duymadığı milletvekilinin karşısında “el bağlayan”“Sayın Vekilim” derken göz süzen, gerdan kıvıran vatandaşın yaptığı ne?

Sorsanız, onun da “haklı” olduğu taraflar var.

Bir işi düştüğünde “vekilin kapısına” gidecek…

İşini oradan çözecek…

Belki de çözemeyecek ama bir umut işte.

Birçok misal vardır, birini vereyim.

Bir seçim mitingini takip ediyordum.

Baktım, kayda değer bir numara yok, orada bir gece kalmaktansa eve dönmeyi düşündüm.

Tam da “Nasıl dönsem?” hesabını yapıyordum ki, otel lobisindeki vatandaşlardan biri yanıma geldi.

Tanıştık.

Meğer bizim orada oturuyormuş ve biraz sonra arabasıyla dönüş yolculuğuna çıkacakmış.

“Ben de gelebilir miyim?” dedim.

Birlikte döndük.

Yolda, “bu kadar zahmeti sırf oranın bir numaralı vekil adayı ile tokalaşmak, göz teması sağlamak için çektiğini” söyledi arkadaş olanca samimiyetiyle.

Ve şu soruya cevap vermemi istedi:

“Şimdi ben buraya kadar geldim…

Tokalaştım, hatta sarılıp öptüm…

Otelde de birkaç kere karşılaştık, selam verdim, gülümsedi.

Seçimden sonra bir işimiz düşerse, yapar değil mi?”

Nasıl cevap verirsin böyle bir soruya:

Fazla ümitlenme!” desen olmayacak…

Arkadaşımız bizi arabasına almış, onca yolu birlikte gideceğiz.

Bir de aksi cevap verip yolun kalanında “hayal kırıklığına uğramış” ruh haline katlanmak var…

“Biraz” takiyye yaptık:

“Öyle ümit ederim ki, sizi unutmaz ve talebiniz makul bir talep olursa yerine getirir. Bu günlerde yanında olanla olmayan bir olmaz umarım …”

Bu cevap yol arkadaşımızın hoşuna gitti.

Hatta...

O kadar ki…

“Sana da işimiz düşer ve elinden gelen bir şey olursa desteğini esirgemezsin artık!” bile dedi.

*

Geçenlerde çok kıymet verdiğim bir “Âlim Zat” ile dertleştik.

Kendilerine…

“Bu Ankara’nın halleri beni tüketiyor, kalbime zarar veriyor. Nereye baksam riya, nereye baksam menfaat ilişkileri!” dedim.

Allah razı olsun, “Niyetin sağlam tut, bol bol dua et!” dedi.

“Dua Mü’minin silâhı.”

Hadis-i Şerif.

*

Önümüzdeki Meclis Tablosu’na hakkındaki duamız nasıl olmalı?

Onu bilemiyorum.

Zira…

Listelerde yer alacakların, hatta kimin hangi sırada yer alacağının çok büyük ölçüde belli olduğunu biliyorum.

Aday adaylarını çoğu “Özgeçmişimde bu da bulunsun, bakarsın seçim sonrasında işime yarar!” hesabıyla başvurdu her zaman olduğu gibi…

"Dayıları, paraları" olmadığı ya da kırk kapıyı çalacak karakterde olmadıkları için aday adayı olmayanlar var.

Çabalarının, masraflarının boşa gideceğini düşündükleri için geride duranlar var.

*

E, tabii…

Belli aileler, her dönem Meclis’te temsil ediliyor.

Belli iş grupları da öyle.

Farklı “sivil toplum örgütleri”nin de, bulundukları yerleri “atlama taşı” olarak görenlerin faydalanacakları “vekil kontenjanları” var.

Temayül, mülâkat filan büyük ölçüde “hikâye.

“Güç odakları” var.

Vakt-i zamanında ellerini ceplerine atanlar var…

Şunlar var, bunlar var…

*

E, aradan sıyrılanlar olur mu?

Elbette olur, yüzde 5’lik bir kontenjan da onlara diyelim!

*

Sonuçta “LiderVekilleri” gelecek Meclis’e…

Liderlerin elleri de rahat değil elbet, demokrasi oyununda onların da alanları çok dar.

*

Biz buralardan “Ey Sayın Liderler, listenizde kimlerin yer alacağı ve kimlerin hangi listelerde yer alacağı çok çok önemli… Listenizin kalitesi, seçim neticelerini doğrudan etkiyecektir!” diyoruz ya ara sıra…

Bizimki de “takiyye” mi oluyor ne?

Olmayacağını bile bile çağrıda bulunmak yani!

*

Neyse..

Biz çok kıymet verdiğimiz “Âlim Zat”ın tavsiyesine uyarak niyetimizi sağlam tutalım…

Listelerden çok, “Yaşantımızın İslâm’a ne kadar uygun olduğuna, ibadetlerimizin ne kadarını yerine getirebildiğimize” odaklanalım.

“Nasılsak öyle yönetiliriz!” malûm…

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar