Serdar ARSEVEN

Serdar ARSEVEN

Mail: [email protected]

Özlem, niçin?

Özlem, niçin?

Merhum Enes Evlâdımızı yakından tanımanızı çok isterdim.

Hiç şüphem yok ki, siyasi görüşünüz ne olursa olsun, Enes’in “Emin İnsan” olduğuna şahitlik ederdiniz.

Onu tanıyanların ortak tarifi bu.

Bize ne güzel dersler vererek gitti Mübarek.

Enes Evlâdımız’ın  o güzelim dersleri, kalplerimizin üzerlerine atılmış betonlardan sızarak cevhere indi.

Oralardaki güzellikleri harekete geçirdi.

Ondaki “teslimiyetin” derinliğini anlatmaya çalıştığımız yazımızı okuyanlardan gelen mesajlar, buna ne kadar ihtiyaç duyduğumuzu gösterir mahiyetteydi.

Çok farklı dünya görüşlerindeki, yaşam tarzlarındaki insanlarımız, “Eneslerin Özlemiyle” bir araya geldi.

*

İnsan, çoğu vakit aradığının ne olduğunu bilmeden arar.

Bir şarkıda da bu “özlem”in müthiş ifadesi var:

Hiç aç susuz yaşamadım ki,
Hiç parasız pulsuz kalmadım ki,
Hiç aşksız sevgisiz olmadım ki,
Neden, neye, kime, bu özlem?

*

İnsan, durmaksızın bir şeyleri arıyor işte.

*

Enes Evlâdım’ın  ne aradığını bilmiş ve bildiğini de  “bulmuş” halleri vardı.

 “Bulanı bulduran Rabbim’e şükürler olsun.”

*

Enesler bitmez elbet.

Onları görebilmek nasip meselesi.

Herkes için en az bir vesile vardır, en az bir güzel insan dolaşıyordur etrafımızda.

Bizim oralarda, kendisi ve oğlu amansız hastalıklardan mustarip bir Teyze var:

Hamide Teyze.

Enes Evlâdım’ın Komşusu.

Giriş katta oturur.

Dar gelirli, geniş yürekli bir Hanımefendi’dir.

Balkonu çiçek bahçesi, evi “hatıra” müzesi.

Günün her anını hayır hasenatla geçirmeye çalışan çok güzel bir insandır Hamide Teyzeciğimiz.

Merhum Enes Evlâdım’ın mahzun bebeğini oyuncaklarla sevindirmeye,  yüreğinden kopan sözlerle ev halkının moralini yüksek tutmaya çalışırdı Güzel  Yürekli Hanımefendi.

Vefat haberi gelince, bizler kadar sarsıldığını fark ettim.

Hastalıklarla boğuştuğunu biliyor, engellemeye çalışıyoruz ama o durmuyor, dinlenmiyor.

Durduramıyoruz!

Günlerdir bizimle birlikte.

“Taziye” için gelenlerle ilgileniyor.

“Lütfen yorulma, biz Allah’ın izniyle hepsini hallederiz.” diyoruz.

“Allah’ın izniyle halledeceğinizi biliyorum ama ben duramam.” diyor.

Gelen gidenleri karşılıyor, Hanım ziyaretçileri yukarıya çıkartıyor…

Suyu, çayı, neyi varsa getiriyor.

Teyzem, yapmayınız lütfen!” diyoruz dinlemiyor.

*

Dün öyle, bir köşede oturuyoruz.

Sabah vakti, taziye için gelişler henüz başlamamış.

Hamide Teyze yaklaşıyor yanımıza.

Selâm veriyor, selâm alıyor.

Anlatmaya başlıyor:

“Merhum Eşimi kaybettiğimde çok üzülmüştüm.

Rabbim, kalbime ‘Kulumu benden çok mu seviyorsun! Kulumu benden çok mu düşünüyorsun!’ diye seslendi.

Acımı dualarla soğuttum.

O günler hayırlara vesile oldu.

Rabbim ne imkânlar ihsan etti bana.

İhtiyaç sahibi güzel insanlarla, ihtiyaç gidermek isteyen güzel insanlar arasında küçük bir köprü olmayı nasip etti.

Burada kendime bir dünya kurmaya çalıştım.

Şu karpuzcuyu geçip bir iki sokak öteye gidecek olsam, kendimi kaybolmuş gibi hissediyorum.

Bu dünya sizin için çok küçük olabilir ama benim için çok büyük.

O kadar büyük ki…

İşte Enes Evlâdımız, döndü, dolaştı…

Sizin için çok küçük, benim için çok büyük olan bu dünyaya geldi.

Rabbim, kalbini karartmadan bekleyene gönderiyor.

Fırsatlar herkesin ayağına kadar geliyor da, mesele görebilme meselesi.

Kalbini aç, bak neler oluyor Allah’ın izniyle.”

*

Enes bize damat oldu.

Boşuna değil.

Enes, döndü dolaştı bu evi buldu, boşuna değil.

Taziye çadırında geçiyor vakitlerimiz,

Hamide Teyzeciğimiz etrafımızda…

“Hasta hasta uğraşıyorsunuz, yapmayınız!” deseniz de, ne fayda.

Hamide Teyze’nin hastalığı çok ciddi.

O da ciddiye alıyor ama “endişelenmiyor.”

“Vakti zamanı gelince olacak olur.” diyor.

*

Bir gün…

Hamide Teyze’yi tanımak isterseniz, tanıştırabilirim.

Daha iyisi…

Şöyle bir etrafınıza bakın;

Yakınlarda bir yerlerde  “Enes Kardeşler, Hamide Teyzeler” vardır mutlaka.

*

Onları görebiliyor muyuz?

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar