Serdar ARSEVEN

Serdar ARSEVEN

Mail: [email protected]

​Sakın "evet" deme!..

​Sakın "evet" deme!..

“Sosyal medya, siber güvenlik, yapay zeka” işleriyle yakından ilgilenen bir genç,

 

“Evet kelimesini mümkün olduğunca az kullan abi!” deyince,

Aklıma Erkan Yolaç’ın “evet-hayır” yarışması geldi.

Belli bir süre içinde sorulan sorulara makûl, mantıklı cevaplar vereceksiniz…

Kafanızı “evet ya da hayır” mânâsında “emme basma tulumba” gibi salmayacaksınız..

O iki kelimeden birini asla kullanmayacaksınız.

“Evet ya da hayır” demeyi tahrik eden bir dolu soru gelecek ve siz bu iki kelimeden birini kullandığınızda “yanacak”sınız!..

***-

Hopaaaa!

***

“Evet” kelimesini mümkün olduğunca az kullanmamızı tavsiye eden Genç bu yarışmayı bilmiyormuş.

Ben “Yanmak”tan bahsedince…

“Aynen abi” dedi:

“Aynen öyle yanarsın, hatta çok daha kötü bir şekilde yanarsın!”

Dolandırıcı telefon açtı diyelim…

İsminizi biliyor…

Size de “Sayın Filanca Bey mi?” diye soruyor, ya da “Sayın Filanca Hanım mı?” diye…

Ne yaparsınız?

Garanti, “Evet buyrun” gibi bir şey dersiniz.

İşte buradaki “evet” kelimesi başımızı derde sokabilirmiş.

Oradaki “evet”i alıp, “onay kodu” olarak kullanabilirlermiş…

Seslerin “onay koduna” dönüştürülmesini sağlayan bir “zekâ ürünü.”

*

Sıradan hadise:

Geçtiğimiz günlerde bir yakınımı aramışlar…

“Emniyet’ten filanca”…

Bizimki Yaşlı Kadıncağız…

“Buyurun evlâdım” demiş.

Karşısındaki, çocuklarının, isim ve soyadlarını, bankalardaki hesaplarını sıralayınca şaşırmış…

Bir de “Adınıza şirket açılmış!” gibi bir şey söyleyince iyice telaşlanmış.

Arka taraftan “polis telsizi” sesleri de geliyormuş o sırada.

Herif “senaryoya” iyice inandırıcılık katmak için, “Şimdi hemen, 155’i tuşlayabilirsiniz, karşınıza çıkacak Emniyet personelinden ismimi soyadımı teyit edebilirsiniz!” bile demiş.

Bizimki, telefonu kapatmadan 155’i tuşlayınca, karşısına “Ben polis memuru filanca” diyen bir kadın sesi çıkmış.

Tanıdığımız Yaşlı Kadıncağız, ilk arayan kişinin adını soyadını vermiş, karşı taraf onaylamış.

Bizimki de aramanın doğru olduğuna inanmış…

Allah’ın yardımı işte;

Tam o sırada, ünlülerden birinin benzeri bir yolla dolandırıldığını hatırlamış ve “Bana bakın sizi şikâyet ederim!” diyerek telefonu kapatmış…

Gazeteciyiz ya, bu işleri çok iyi bildiğimizi düşünerek bizi aradı Yaşlı Tanıdığımız.

“Rahat olun efendim” dedik,

“Bu türden sahtekârlıklar çok yapılıyor. İçinizin rahat etmesini isterseniz, Emniyet’i kendiniz arayınız” diye de ekledik.

Öyle yapmış ve ferahlamış Kadıncağız.

*

Dönelim yazının baş tarafına:

Genç, “Evet kelimesini mümkün olduğunca az kullan abi” deyince, Yaşlı Tanıdığımız’ın başına geleni düşündük.

O mutlaka “evet” demiştir, nasıl demesin?

Duamız:

Allah şer odaklarının her türlü şerrinden muhafaza buyursun.

*

Ben de, arayanlar ismimi sorduğunda “Doğrudur!” yollu cevaplar veriyorum.

“Aynen” kelimesini kullanmayı sevmem, “hı, hı” demek bana yakışmaz, “Tam üstüne bastın” da olacak şey değil.

“Serdar Bey’le mi görüşüyorum?”

“Buyurun efendim, benim”.

“Serdar Arseven değil mi?”

“Doğrudur efendim, kim aramıştı?”

*

Amma zor değil mi?

En iyisi tanımadığın numaraları açmamak!..

“Kayıtlı olmayan” numaraları!..

O zaman da bambaşka şeyler düşünüyor insan, ya darda kalmış biri destek istiyorsa…

Ya durumunu haber verme imkânı olmayan bir yakınımız bir başkasına aratıyorsa?

Kadim okuyucularımızdan biri arıyorsa?

Çok önemli bir haber malzemesi gelecekse, telefonumuza kayıtlı olmayan kişiden?

Ya açmadığınız için pişman olacağınız bir numaraysa?

*

Hadi bunlar, tamamen savmamız mümkün olmayan tehlikeler.. Bir de "bile bile lades" işleri var!

Adam, ne yapıyorsa paylaşıyor sosyal medyadan.

Kendisinin, eşinin, çocuklarının doğum günü kutlamalarını mesela…

Ya da yeni otomobiliyle birlikte fotoğraf paylaşıyor, tam sonradan görmelik!

“Nazara inanmak, inanmamak” kişinin inancına kalmış…

Ben, kişinin sahip olduğunu zannettiği mallarla ya da çoluk çocuğuyla birlikte fotoğraflarını paylaşmasını…

Şurada şöyle yemek yedik, burada böyle gezdik, ailece keyfimiz “o biçim” havalarını atmasını hiç de uygun görmüyorum.

Öyle paylaşımlar oluyor ki…

Eşiyle birlikte denize girerken mesela…

Geçenlerde bir genç hanımefendinin bundan 10 küsur yıl önce kullandığı sosyal medya hesabındaki paylaşımlarının “yapay zekâ teknolojisi” ile “berbat hale getirildikten sonra” şantaj malzemesi olarak kullanıldığına dair bir haber geçmişti gözümün önünden.

*

Belki dikkatinizi çekmiştir;

ABD Başkanı Biden, geçtiğimiz haftalarda “yapay zeka”nın hastalıklar, iklim değişikliği gibi mevzularda işe yarayabileceğini ancak ekonomi ve ulusal güvenliği tehdit edebilme gibi riskler barındırdığını öne sürmüştü.

Bu “plândemi,sağlık, iklim değişikliği, yapay gıda” muhabbetleri çok sıkıntılı.

Şimdi oralara girersek epeyce uzatmış oluruz, bu konularda çok yazdık başka vesilelerle yazmaya devam ederiz kısmetse.

Şu “Yapay zeka, ekonomi ve ulusal güvenlik için tehdit” meselesinden devam edelim:

Biden, kontrol edemeyecekleri gücün başkaları tarafından kendilerini vurmak için kullanılabileceğini söylemeye çalışıyor…

Ya da…

Gücü tamamen ellerine almak için yapacakları “düzenlemeler” için altlık hazırlıyor.

Her neyse…

Gerçekliği yok değil söylediklerinin.

Siber güvenlik uzmanlarını dinlediğinizde, “sosyal medya, yapay zekâ” işlerinin bir devleti, bir milleti perişan edebilecek riskler barındırdığına dair endişeleriniz artıyor.

Yapay zeka teknolojileri kaynaklı gelişmelerin, devletlere, istihbarat toplama, daha etkili askeri araç ve gereçleri üretme, karmaşık siber saldırı plânlarını uygulamaya koyma imkânları sağladığını söylüyorlar.

Bütün bunlar aynı zamanda “büyük tehlikelerle karşı karşıya” kaldıkları anlamına da geliyor.

ABD Eski Devlet Başkanı Trump’ın tutuklandıktan sonra, dizlerinin üzerine çöküp dua ettiği fotoğrafı bilirsiniz.

O fotoğrafın yapay zeka ile üretildiği anlaşılana kadar az tantana olmadı başta ABD olmak üzere dünyanın dört bir yanında.

“Şeytani Zekâ ile hazırlanmış” video ve fotoğrafları bir anda yaygınlaştırarak ortalığı karıştırmak, kitleleri birbirine sokmak…

“Yapay zekâ” teknolojisi ile devletleri alt üst etmek…

Böyle bir tehlike, tehdit var mı?

Elbette var!” diyor siber güvenlik uzmanları…

Peki…

Gücü elinde bulunduranların,

“sosyal medya, yapay zeka” yollarıyla seçim sonuçlarının büyük ölçüde etkilenmesi mümkün değil mi?

*

Elbette!

Bunu yaptılar zaten ve dünyanın dört bir yanında yapıyorlar!

Bizim tedbirimiz, tanımadığımız numaralara cevap verdiğimizde “Evet” dememekten ibaret, hadi bir de emin olmadığımız linklere tıklamamaktan!..

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar