Serdar ARSEVEN

Serdar ARSEVEN

Mail: [email protected]

"Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil!"

Bir önceki yazımızın başlığındaki soru:

“Yerli ve Milli Sanatçılar Nerede?

“Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde yaşananları ibretle izledik.

‘Sanat’ın gücü, etkisi kullanılarak neler neler yapılmak istendiğini…

Ve kimlerin olan bitene nasıl tepki verdiğini, birilerine nasıl da kol kanat gerdiğini…

Konuyu ‘sansür’ kavramına hapsederek, nasıl da algı operasyonu yürüttüğünü!..

Kara propaganda yaptığını!..

Türkiye’de özellikle gençlik üzerinde etkili olan, büyük kitlelere hitap eden, koca koca sosyal medya hesapları olan nice ‘sanatçı etiketli’ zat var.

Bu zatların her milli meselede nasıl tavır aldıklarını hepimiz biliyoruz.

Devletimiz sınır ötesi terörle mücadele operasyonuna giriştiğinde hangi tutumları takınıyorlar?

Sapkın akımlarla mücadele edenleri nasıl hedef alıyorlar?

‘Ağaç, çiçek, böcek’ maskesiyle başlatılan ve kendilerinin de ilân ettikleri üzere bunlarla hiç alâkası olmayan eylemlerde, milletin ambulanslarını, itfaiye araçlarını, otobüslerini parçalayan, yakanlara…

Etrafı savaş alanına çevirenlere…

Çok büyük holdinglerin’ desteklerini alarak “küçük esnafı” perişan edenlere nasıl da kol kanat geriyorlar!..

Bunların hepsini biliyoruz.”

Evet biliyoruz ve hep birlikte izliyoruz.

Geçen yazımıza böyle girdikten sonra…

Sorumuza gelmiştik:

Onlar bunları yaparken…

“Yerli ve Milli” etiketli sanatçılar ne yapıyorlar?

xxx

Sayıları çok galiba, yüksek yüksek mevkilerde niceleri ağırlanıyor…

İltifatlar ediliyor…

Amma velâkin…

Mesela…

Bu Altın Portakal tartışmaları sırasında kaçının topa girdiğini gördünüz?

Ben, gözümden başkaları kaçmadıysa bir Tamer Karadağlı’nın, bir de Sanatçı İsmail Hakkı’nın tepkisini gördüm.

Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Tamer Karadağlı “Bakanlığın tavrını desteklediklerini” açıkladı…

Sanatçı İsmail Hakkı’nın tepkisini buraya da almalıyım:

“Sen 20 küsûr yıldır sanat namına tırnak ucu kadar gayret etme, adam yetiştirme, sanata (…..!) nazarıyla bak, ‘yetişmişleri de itele kalaka!’

Sonra, küstük oynamıyoruz.

Konuşunca da ‘çok konuştu’ oluyoruz.

Olur, tamam, görürsek söyleriz.”

X

Evet, mesele açık…

Bu memleketin “toprak kokan” insanları savunma alanında destan yazıyorlar.

Terörle mücadele bu insanların işi…

Aralarından çıkarttıkları Karizmatik Lider, “Dünya 5’ten Büyüktür!” diye haykırıyor. Eski Türkiye'nin o ABD Devlet Başkanı karşısında el pençe divan duran “Zayıf Devlet Adamı” görüntüsünü unutturacak kadar sağlam duruş ortaya koyuyor.

Bazı alanlarda, önemli işlere imza atıyor, toprak kokan insanımız…

Amma velâkin…

Başta siyasi iktidar mensupları olmak üzere, sorumluluk sahibi olan herkesin eksikliği:

“Kültür ve Sanat ” alanına, “Altın Portakal Zihniyeti” hakim!..

Etki onlarda, rating onlarda…

Toprak Kokan insanların temsilcisi olarak göreve getirilenlerin gösterdikleri itibardan aslan payı da onlara!..

Şimdi…

Altın Portakal’da bunlar yaşanırken, ve “sanatçı” etiketli birileri yaşananları “sansür” kavramına boğup algı oluştururken…

Nasıl olur da sorulmaz:

“Hani o kadar yerli ve milli sanatçı vardı?

Onlar neredeler?

Onlar, niçin, bir araya gelerek hatta, ‘Sanatı emellerimize alet etmeyin, kendinize gelin!’ demezler?”

Söyleyelim:

Bir:

Bu alana neredeyse hiç önem verilmedi.

İki:

Kendi çabalarıyla bir yerlere gelmek isteyenlerin de önleri kesildi, dışlandı, ayrımcılığa uğradı!..

Öz yurdunda garip kaldılar, bu sanatçılar!..

Öyle olmadı mı?

Rahmetli Abdurrahim Karakoç Ağabey’i hatırlayın, o büyük Halk Şairi’nin kıymeti ne kadar biliniyordu sağlığında?

X

Bu sadece “sanat” alanında değil.

Hemen her alanda.

Ya, arkadaş…

Bu “2 Nolu Barolar”, “Eski Türkiye” zihniyetine alternatif olsun diye kurulmadı mı?

Gündemde AİHM’in “bylock kararı” var, Yargıtay’ın “Gezi Kararı” var.

Eski Türkiye’nin, köhne statükonun temsilcileri cayır cayır konuşuyor…

Vakti zamanında 28 Şubat zulmüne uğramış insanların kurdukları sivil toplum örgütlerinden “münferit tepkiler” dışında tık yok!

Sadece 2 Nolu barolar değil, birçok “Yerli ve Milli Etiketli” hukukçu sivil toplum örgütümüz var.

Onlar ne yapıyorlar?

Nelerle meşguller.

Zamanlarını hangi faaliyetler alıyorsa alsın, bunları vakit ayıramıyorlar mı yani?

AİHM kararı üzerinde durulmaya değmez mi?

Yargıtay kararı ve tepkiler üzerinde durulmaya değmez mi?

Mayınlı alanlara girdiğimin farkındayım da…

Ne yapayım..

Büyük Şâir Fuzuli’nin dediği gibi:

“Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil!”

Ve bir başka Büyük Şair’in dediği gibi:

“Ne dem bâkî, ne gam bâkî, yâ Hû!”

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar