Serdar ARSEVEN

Serdar ARSEVEN

Mail: [email protected]

"Tevhidi kurtaran kan" ne demek?

"Tevhidi kurtaran kan" ne demek?

Çanakkale Zaferi’nin 107.Yılı Anma Töreni’nde konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan,

“Çanakkale’yi evlâtlarımıza hakkıyla anlattığımızda hem içeride hem de kardeşlerimizle çok farklı muhabbet iklimi tesis edeceğimize inanıyorum” dedi.

Mesele bu:

"Çanakkale Ruhu"nu Balkanların, Afrika’nın, Ortadoğu’nun gençlerine ve elbette ülkemizdeki gençlere hakkıyla anlatmak.

*

Mesela, Kurtuluş Savaşı’nın 1915’te başladığını anlatmak.

Osmanlı Devleti’nin can çekiştiği günlerde İslâm’daki cihat ruhunu kuşanan vatan evlâtlarının, “tevhidi kurtaran kanlarıyla” büyük bir destan yazdığını anlatmak.

İstiklâl Şâirimiz Merhum Mehmet Akif Ersoy’un muhteşem şiirindeki

“tevhidi kurtaran kan” ne demek?

Bunu anlatmak!

Irkçılığın her türlüsünü ayaklar altına alan…

 “Tevhid şuuru”yla haçlı donanmasını boğan “o ruhu” gençliğe anlatmak…

Elbette, dünyadaki bütün gençlere ve tabii, öncelikle bizim gençlerimize anlatmak.

Büyüklerimize anlatmak...

Kendimize anlatmak!..

*

 “Ezberci” eğitim sistemine son vermek.

“Balığın tırmandığı kavaktan” bahseden “ideolojik tarih yazıcılarının” masallarını aşmak…

Hakikati arayıp bulmanın gayreti içindeki gençliğe ulaşmak.

Bunları söylediğimizde ve yazdığımızda birileri “içinde bulunulan şartlardan” bahsederek, 2071 sonrasına atıyor topu!..

Böyle yapmak “imkânsız” denileni başaran “Çanakkale Ruhu”na ne derece uygundur?..

*

 

Bunu söylediğimde de bir başka itiraz geliyor:

“Ama o zaman sosyal medya yoktu!.. Gençlerin ruhlarını çelen bu kadar çok mecra yoktu!..”

*

İşte orada şöyle bir duruyor ve düşünüyorsunuz…

O gün, bugünkü gibi “sosyal medya” olsaydı, Çanakkale Zaferi’ne ulaşabilir miydik?..

Ne paylaşımlar yapılırdı kim bilir, akıllar ve ruhlar nasıl da çelinirdi?

Bir tasavvur ediniz lütfen.

Bir de şurası var:

Çanakkale’deki “Haçlı Saldırısı”nın bir benzeri bugün meydana gelse…

Bu “sosyal medya” ortamında…

Allah korusun, “en kesif orduların dördü beşi” memleketimize saldırsa…

Günümüzün “en kesif orduları” dendiğinde, hangileri gelir akla?

İşte onlar, hep birlikte, bizi “yok etmek” için saldırsa…

Yine “Cihat Ruhu”nu kuşanırız da…

Çanakkale Ruhu’nu bölmek, memleketi içeriden vurmak isteyen niceleri çıkar değil mi?

Bunlar her devirde olmuştur da, bu devirde çok daha mı fazla ne?!

*

İşte bir “büyük köprü” yapılıyor Çanakkale’ye.

Büyük olay, büyük yatırım.

Bir yandan köprü açılışı yapılıyor, diğer yanda neler neler söyleniyor ve yazılıyor…

İki yakamızı bir araya getiremiyor köprülerimiz!..

Demokrasinin “yüzde” hesapları, o köprünün altında kefensiz yatan nice vatan evlâdını unutturuyor!

*

Hâin darbe girişimini bastıran Türkiye’nin gündemine “15 Temmuz Ruhu” gelmişti malûm.

O gün Yenikapı’da milyonlara hitap edenler içinde,  Ana Muhalefet CHP’nin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’da vardı.

İçinde “kontrollü darbe” söyleminin hiç yer almadığı konuşmasında şunları söylemişti Kılıçdaroğlu:

Özellikle buradan TBMM'yi 15 Temmuz akşamı sabaha kadar açık tutan ve yöneten Meclis Başkanı'na teşekkürlerimi sunmak istiyorum.  240 demokrasi şehidimize Allah'tan rahmet diliyorum. Onlar demokrasi tarihimizdeki altın sayfada yerlerini aldılar. Demokrasinin kahramanıdır onlar.  TBMM Gazi Meclistir. Kurtuluş Savaşı'nı yönetmiş Meclis’tir. Sabaha karşı çalışarak sadece kendi onurlarını değil, milletimizin onurunu korumuştur. Söz konusu vatandır. Sonuna kadar vatana sahip çıkacağız. Ben dahil bütün genel başkanların bu musibetten ders çıkartması lâzımdır!”

*

Bu konuşma yapıldı.

Sonra ne oldu?

Sonra, Kılıçdaroğlu, "15 Temmuz kontrollü darbedir" dedi.

Daha sonra ne oldu?

Daha sonra, Kılıçdaroğlu bu söyleminden vazgeçti.

“Elimizde dosya var!” demekten de vazgeçti.

“15 Temmuz’u yapanın FETÖ terör örgütü olduğu konusunda en ufak bir şüphem yoktur" dedi.

Sonra sonra..

Başka başka şeyler söyledi...
*

Yani, öyle bir haldeyiz ki…

15 Temmuz Darbe Girişimi gibi korkunç bir olayın acısı, öfkesi dahi iki gün bir arada tutamıyor bizi.

*

Bu satıları okuyanlar içinde, “Tamam doğru söylüyorsun da, gerilim tek taraflı olmaz ki… Sadece bir tarafa yükleniyorsun!” diyenler de çıkacaktır.

Doğru, gerilim tek taraflı olmaz.

Bizi tâkip edenler iyi bilirler, zaman zaman her iki tarafı da uyarıyoruz.

“İktidarda olanın sorumluluğu çok daha fazladır, dolayısıyla kızgın demiri soğutmak için gerekli adımları atmak öncelikle iktidarın görevidir.” muhtevalı nice yazımız vardır.

Bununla birlikte, “muhalefete” de, özellikle Ana Muhalefet’e düşen sorumluluk da çok büyüktür.

Cumhuriyet’in Kurucusu olmakla övünen ve her 4 vatandaştan birinin oyunu alabilen, dahası “Kültürel İktidar”ı elinde tutan bir Parti’nin her milli meselede Türkiye’yi hedef alanların hoşlarına giden tavırlar içine girmek gibi bir tercihi olmamalıdır!..

Bir parti yöneticisinin ağzından dökülen “Biz muhalefet partisiyiz, tabii olarak güzel işler yapılsa da kötüleriz!” yollu yaklaşımları nasıl karşılamalıyız?

*

Bugün aslında, Çanakkale Ruhu’nu bekleyen çok büyük tehlikelere “TÜİK Rakamları” eşliğinde dikkat çekmek için geçtim yazının başına.

Kalem bizi buralara getirdi.

Şimdi, buradan oraya geçsem, konu dağılacak.

Vurgu zayıflayacak.

Hem zaten sosyal medya var, “tik tok, tik tok” eriyor ruhlar!

Öte yanda da, geçim sıkıntısı, kafalardaki tilkileri idare etme çabası vesaire…

Bir de “pazar” mahmurluğu.

İyisi mi, bir sonraki yazıya bırakalım.

Ben diyeyim,

“Gömelim gel seni tarihe desem sığmazsın.”

Birileri de, bir başka şiirden “uydurarak” şöyle bitirsin yazımı:

 “Aheste çek kürekleri mehtap uyanmasın!”

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar