Serdar ARSEVEN

Serdar ARSEVEN

Mail: [email protected]

Yüzde 7'lik KDV indirimi ve bir teklif

Cumhurbaşkanımız  Recep Tayyip Erdoğan “Temel gıda ürünlerinde KDV’yi 7 puan indirme kararı aldıklarını” açıkladıktan sonra, bir yüzde 7 de ‘sektör indirimi’ beklediklerini söylemişti.

Böylece, bir kalemde Yüzde 14 oranında indirim olacak ve bundan sıkıntıdaki vatandaş faydalanacak, enflasyonla mücadeleye de çok önemli bir katkı sağlanacaktı.

Konuya ilişkin Cumhurbaşkanlığı Kararı, 14 Şubat’ta Resmi Gazete’de yayımlandı.

Biz de çıktık piyasaya baktık; ‘Fiyatlarda geri çekilme var mı, yok mu?” diye…

Maalesef…

KDV indiriminden kısa bir süre önce etiketlerde “yukarı yönlü” ayarlamalar yapılmış yine…

Yüzde 14’lük indirim ise…

Maalesef,  işte!

Devletimiz yüzde 7 KDV indirimiyle, gelirinden büyük bir “feragat” ve “fedakârlık”ta bulundu.

Bunu elbette “vatandaşa yaraması” için yaptı, ama…

Ne yazık ki, “müjde”yi işittiğimiz anda dile getirdiğimiz ve yazıya döktüğümüz endişemiz gerçek oldu.

Devlet Bütçesi’nden yapılan her  türlü “feragat ve fedakârlık”, bir yerlerden karşılanacaktır sonuçta.

Bu Yüzde 7’nin maliyetini de, hep birlikte üstlenmek mecburiyetindeyiz.

*

Şimdii..

Olan oldu…

Sayın Erdoğan’ın işaret ettiği “Yüzde 14’lük indirim” gerçekleşmiyorsa, ne yapmak lâzım?

“Denetim Timleri” bazı yerlere “operasyon” yapıyorlarsa da, buradan çok fazla bir sonuç çıkabileceğini hiç zannetmiyorum.

Memleket çapında kaç yere, kaç elemanla gidecekler…

Bundan önce de “cezalar” kesildi de ne oldu?

Yargıya başvurarak cezalara itiraz ettiler.

Bir de,  Rekabet Kurumu’nun hukuka aykırı kararlara imza attığını, bu kararların yatırım ortamına ve “serbest piyasa ekonomisi”ne zarar vereceğini…

Dahası, Türkiye’nin uluslararası alandaki saygınlığına gölge düşüreceğini öne sürdüler.

Bu firmalar, birçok kalemde maliyetlerin yükseldiği bir süreçte, bütün faturanın kendilerine çıkartılmasına tepki gösteriyorlar.

“Zaten düşük kâr marjlarıyla ürün satıyoruz” diyorlar…

Onları tamamen haksız bulmayanlar da var, haksız bulanlar da…

Kim ne derse desin, sonuçta “mutfaktaki” sıkıntı devam ediyor.

Orta büyüklükteki bir poşeti, bir sene öncesinin büyükşehirlerdeki  “ortalama aylık kira bedeliyle” doldurabiliyoruz.

Mesele içinde mesele, ev kiraları dedik ya, orada da büyük sıkıntı var.

Birçok semtte kiralar kısa süre içinde ikiye, bazı yerlerde üçe katlandı, satılık daire fiyatları da öyle.

Denetim timleri, hangi birine yetişsin?

*

Bütün bunları düşünürken, aklıma bir zamanların herkese açık “Or-Ko” mağazaları geldi.

Oralarda, gıdadan temizliğe, beyaz eşyadan kırtasiye malzemelerine bin türlü ürün satılırdı.

Biz de,

İstanbul ‘daki Yenikapı’daki şubesine gider ve çok uygun fiyatlara alış veriş yapardık.

Bir de Sümerbank mağazaları vardı.

Oralardan da, “taş gibi” ürünleri, çok uygun fiyatlara satın alabilirdik.

Sonra sonra…

Merhum Özal’in iktidarı döneminde ultra radikal “serbest piyasa” adımları atıldı.

Serbest piyasa ekonomisinin ne kadar büyük bir “nimet” olduğu yönündeki “liberal” söylemleri işite işite büyütüldük.

Bugün ise, radikal liberalizm başımıza dert oldu.

Bugün uygulanan cezalara itirazların dayanağı da, “serbest piyasa ekonomisi”, yukarıda da belirttiğimiz gibi.

Bir satıcı, “Benim malımın ederi bu kadar arkadaş, ister al, ister alma, paşa gönlün bilir!” dediğinde nasıl bir karşılık vereceksin ki?

Araba denilen tenekelerin fiyatlarına bakın, adam öyle fiyat koymuş, ne diyeceksin ki?

Adı üstünde:

 “Serbest piyasa ekonomisi.”

Efendim konuyu dağıtmayalım…

Geçmişteki her şey iyi de değil, kötü de değil.

Mesela, bize uygun fiyatlarla ürün sunan “resmi” mağazalar iyiydi.

Sayın Cumhurbaşkanımız, Tarım Kredi Market’in Kısıklı Şubesi’ni ziyaret ederek alışverişini yaptıktan sonra, “Türkiye genelinde bin kadar bu tür market yapılması talimatını verdik. Vatandaşımıza ucuz ve kaliteli ürünü ulaştırmanın gayreti içinde olacağız.” dediğinde de çok memnun olmuştuk.

Tarım Kredi’nin şu anki fiyatları ne kadar uygundur, fiyat-performans değerlendirmesi yapıldığında durum nedir, bu ayrıca değerlendirilir…

Bugünkü durumda, gündeme taşımak istediğim ve aslında biraz da taşıdığım bir teklifim var:

Hani Devletimiz, temel gıda ürünlerine uygulanan KDV’de 7 puanlık “feragat” ve “fedakârlıkta” bulundu ya…

Gerçekten de çok büyük bir yük, Hazine’ye.

*

Hani diyorum ki…

Bu indirimden vazgeçilse ve bu büyük kaynağın bir bölümü “Tarım Kredi”ye aktarılsa ve Tarım Kredi’den temel gıda ürünlerini çok uygun fiyata halka arz etmesi istense…

Devlet nasılsa, KDV fedakârlığı ile sübvansiyon yoluna gidiyor ama bu “feragat ve fedakârlık” maalesef sokaktaki vatandaşa yansıyamıyor.

Birilerine yansıyor!

Ceza Timleri işi de, dedik işte, bir yere kadar sonuç verir.

*

Ben diyorum ki, Yüzde 7’lik KDV indiriminden vazgeçilsin ve bu sayede Hazine’ye kalacak muazzam kaynağın bir bölümü, Tarım Kredi fiyatlarının düşürülmesi için verilecek destek için kullanılsın.

Bu işin tâkibi de çok iyi yapılsın!

Tarım Kredi’nin çok uygun fiyata ürün satışı yapabileceği desteğe kavuşturulması halinde, piyasanın diğer aktörleri de etiketlerini ona göre ayarlamak durumunda kalmazlar mı?

Buna “serbest piyasa ekonomisi” ne der bilmem ama, bir vatandaş olarak, “çok uygun fiyata” ürün olmak beni memnun eder.

Devletimizin gelirinden yaptığı büyük “fedakârlık” sokaktaki vatandaşa yansırsa ne iyi olur.

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar