Serdar ARSEVEN

Serdar ARSEVEN

Mail: [email protected]

‘CHP’den bir yol olmaz, yaparsa Erdoğan yapar!’

Türkiye’nin en büyük ihtiyacı “sistem ülkesi” noktasına gelebilmektir.

Karizmatik parti liderlerinin sonuncusu olan Sayın Erdoğan, umarım bunun gerçekleşebilmesi için gerekli adımları atacaktır.

Türkiye’nin gündeminden “Ya Erdoğan olmazsa?” sorusunu çıkartabilecek olan tek Lider de Sayın Erdoğan’dır.

Öyle ümit ediyorum ki, kapsamlı bir Anayasa Değişikliği bu yolda atılmış dev adım olacaktır.

Bugünkü modelin kurumlar arasında zaman zaman takışmalara yol açan yetki karmaşasının ortadan kaldırıldığı bir model… Hak ve özgürlüklerin anayasal teminat altına alındığı bir model...

*

  Bu memleketin “çok partili hayatına” baktığımızda, neredeyse bütün eserlerde,  “sağ siyaset”in imzasının olduğunu görüyoruz.

CHP’yi ne kadar “sol” sayarsınız bilmem…

Sol tarafa yerleştireceksek bu zihniyeti, pekala “soldan memlekete fayda yok!” diyebilirsiniz.

Çocukluğumuzda bir “Ecevit rüzgârı” vardı”, “kasketli algı operasyonu” ile Bülent Ecevit’in CHP’si “kısmi” seçim başarıları elde etti, iktidara tutundu ama…

Her denemede, “icraattan uzak” bir CHP vardı sahnede.

Merhumun başında bulunduğu DSP’li “ara dönem iktidar modelleri” de, üretimsizlikle, krizlerle, çalkantılarla, bunalımlarla geçti, gitti.

Ecevit Başbakanlığındaki tek “icraatlı” model, Merhum Erbakan’la koalisyonuydu.

Orada da “üretim”e bakan işlerin başında hep Merhum Erbakan vardı.

CHP siyasetinin Ecevitsiz dönemleri büsbütün üretimsiz, krizli, kavgalı, bölünmeli, çekişmeli, çatışmalı, kasetli oldu.

Memleketin gündemine hep bunlarla geldi CHP siyaseti; bir de benzeri partinin belediyelerindeki İSKİ-ASKİ vesaire skandallarıyla…

Bugün gündemimizde yine CHP var…

Bu sefer de,  bir Büyükşehir Belediye Başkanı ve ilçe belediye başkanları ile bir dolu bağlantılı isim hakkındaki “yargılama” süreçleriyle…

Biz “masumiyet karinesi” icabı bu işlere fazla girmiyoruz ama, ortadaki iddialar da akıllara durgunluk verecek cinsten.

Öte yandan;

Bu  soruşturma-yargılama sürecinde, CHP içindeki “taraflara” baktığınızda, çekişmeleri ve farklı hesapları rahatlıkla görebiliyorsunuz…

Bazı CHP önde gelenlerinin, gittikçe artan tempoda “Genel Başkan Özgür Özel’in güçlü liderliğine” (!) vurgu yapmaları…

Özgür Özel’in “İmamoğlu olmazsa Mansur Yavaş olur, İmamoğlu da başbakan olur!” demeye başlaması…

Mansur Yavaş’ın kendisini bir miktar CHP’nin içinde tutup, bir miktar da ayrı bir yerde konumlandırmaya çalışması…

Kılıçdaroğlu’nun ve ona yakın gazetecilerin sık sık “baş çıkartarak” inceden “Meydan boş değil!” mesajı vermesi…

Vesaire…

CHP’nin neresine baksam “karmaşa” halini görüyorum.

Aslında “politika”nın gerçekleri göz önünde bulundurulduğunda normal kabul edilmesi gereken bir durum bu.

Zira, her partide çekişmeler olur.

Politika arenasında daimi dostluklar ve düşmanlıklar yoktur.

Her parti “başıboş” bırakıldığında kaynamaya hazırdır.

Bunun için de, partilerde “özgürlük ile disiplin” bir arada gitmelidir.

Partilerden “armoni” beklenemez ama “kakafoni”ye de izin verilmemelidir.

Bunun için de güçlü liderlik gereklidir.

CHP’de olmayan ve AK Parti’de olan budur.

Aslında, çok partili hayat boyunca sağda olan ve “sol”da olmayan budur.

“Sağ” siyasetin “Başbakanlık” (kimileri de artı  Cumhurbaşkanlığı) yapmış isimleri; Menderes, Demirel, Erbakan,  Özal, Erdoğan güçlü liderlerdir.

Partilerinin gerçek liderleridir.

Onlar güçlüyken, partileri şaha kalkmıştır.

*

 Recep Tayyip Erdoğan, kanaatimce “karizmatik parti liderlerinin sonuncusu”dur.

Sağ siyaset, liderler üzerinden yükselir.

Lider başta değilse ya da etkinliğini epeyce yitirdiyse, sağ partiler zora girer.

Karizmatik parti liderlerinin sonuncusu olarak gördüğüm Sayın Erdoğan, bugüne kadar büyük işlere imza atmıştır.

Ak Parti iktidarlarının, aile, eğitim ve kültür politikalarına yönelik eleştirilerimiz hepinizin malûmudur.

Bununla birlikte, “yiğidin hakkını yiğide vermeme” insafsızlığından da uzak durulmalıdır.

Türkiye, bugün başta savunma ve ulaştırma olmak üzere, bazı alanlarda dünya devleri arasına girme yolundadır.

Ülkemiz, dış politika alanında Cumhuriyet tarihi boyunca hiç olmadığı kadar aktiftir, dinamiktir.

Belirleyicilik etkisinin en fazla olduğu dönemindedir.

Sayın Erdoğan, bundan sonraki siyasi hayatında daha neler yapabilir; Allah ona ve bize sağlık verirse, hep birlikte göreceğiz.

Benim temennim, bugüne kadar yaptıklarını taçlandıracak bir sonuca ulaşmasındadır.

O sonuç…

Türkiye’nin “liderler” ve yönetimler değişse de…

“Beka meselesi” niteliğindeki meselelerde, istikrarlı, uzun vadeli politikalara sahip bir ülke olmasıdır.

“Lider bağımlı” ülke olmaktan çıkmasıdır.

*

CHP “ortak aklın” partisi olduğunu iddia eder ama durum hiç de öyle değildir.

Partinin ontolojisi, içerisindeki güç çekişmeleri, hiçbir işi nihayete erdirmeye izin vermeyecek kadar

şedittir.

Bu şedit halden, Muharrem İnce misali, ömrünü CHP zihniyetine hizmete adamış isimler bile şikâyetçi olmuştur.

Bu noktada…

Türkiye’nin önünde “Yaparsa AK Parti yapar, yaparsa Erdoğan yapar!” gibi bir tablo durmaktadır.

Türkiye’yi “lidere bağımlı” ülke olmaktan çıkartmak ve sistem ülkesi haline getirmek de, Sayın Erdoğan’ın son döneminde yapması beklenen devrimdir.

Beklenen ve ümit edilen budur.

Sayın Erdoğan bunu yapabilirse düzlüğe çıkar ülke…

Yapamazsa, orta uzun vadede kaos.

 Allah muhafaza!

 

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar