Hasan KARABULUT

Hasan KARABULUT

Mail: [email protected]

Çok hukuklu sistem-1

Ekmek su aş bulmak gecike bilir Temele taş koymak gecike bilir Devlete baş bulmak gecike bilir ADALET gecikmez tez verilmeli.”

Bir devlette kullanılan hukukta anayasa maddeleri ne kadar çok ise hukukçuların işi o derece zor olmaktadır. İşlenen suçlar arttıkça hadi bakalım anayasaya bir madde daha ilave edilmekte, yetmezse bir madde daha!
Adaletin gerçek manada tecellisinin sağlanması her ferdi mutlu eder. Bir devlete “Adil” olduğu takdirde teveccüh artmaktadır. Her çağda böyle olmuştur.
Peygamber Efendimize SAV peygamberlik geldikten sonra ilk Müslümanlar oldukça horlandılar her imkanlarından mahrum edildiler. İmkanları olmasına rağmen bir şey alamadılar, temel ihtiyaçlarından mahrum edildiler. Bir kısım Müslümanı Peygamber Efendimiz SAV o zaman adil bir kral olan Necaşi’nin ülkesi Habeşistan’a bu günkü Etiyopya’ya gönderdi. Çünkü Habeşistan, neye inanırsa inansın hiç kimseye haksızlık yapılmayan bir ülkeydi o zaman.
Daha sonrasında Medine de kurulan İslam Devleti o çağdaki en Adil hukuk yapısını bünyesinde bulunduruyordu.
40 maddelik bildirgesiyle yahudisi-hristiyanı-mecusisi (pagan yani çok tanrılı inanış ) ve tabi ki Müslümanlar 40 madde ile huzur içerisinde yaşaya biliyorlardı. Zira kurulmuş olan sistemle suç işleme oranı düşük olduğundan belli başlı suçlar kısa sürede de çözüme kavuşturula biliyordu.
İslam dünyasında daha sonraları Adalet timsali insanlar oldu. Mesela iki Ömer bunlardandır. Birinci Ömer,  Hz. Ömer, Ömer Bin Hattab. Cahiliye yaşantısında evladını diri diri toprağa gömmüştü. İslam Diniyle şereflendiğinde ise dünyaya adalet timsali olmuş birisi. Diğer Ömer ise İslam’ın 8.Halifesi olan Ömer bin Abdülaziz. Sonra yaşamış olan Ahmet Yesevi ise bakın adaletin önemini nasıl anlatıyor.
“Ekmek su aş bulmak gecike bilir
Temele taş koymak gecike bilir
Devlete baş bulmak gecike bilir
ADALET gecikmez tez verilmeli.”
Acıkınca ne kadar bekleye bilinir ki! Ya harcı karmışsın duvar örülüyor, duvara konulacak taşı ne kadar beklete biliriz. Devlet başsız kalmışsa inanç ve töre gereği “derhal” baş seçilmesi icap etmektedir, bekleme süresi oldukça kısa tutulmalıdır. Adalet ise bütün bunlardan daha önce tecelli etmelidir, diyor Ahmet Yesevi.
Devletlerde adalet sistemi mekanizması işlevliğini yitirdiğinde yasaların, bireylere göre değişken olarak uygulandığında “gerçek hakk” anlayışının ortadan kaldırıldığında ‘en uç noktası’ kaos olan bir yapı meydana gelmiş olur. Oysa toplumda yaşayan bireylerin her ne inanışa sahip olursa olsun adil bir hukuk sistemi istemek kendi inancına uygun yaşamak yaşama hakkı gereğidir. Bu insanların doğuştan kazandığı haklarındandır. Doğuştan kazanılan hakların yöneticiler tarafından fertlerden alınmaması gerekir. Bir ferdin, neslinin korunması, parasının ve malının korunması, inancının korunması, namusunun ve canının korunması doğuştan elde ettiği haklarını oluşturur.
Devam edeceğiz…

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar