Serdar ARSEVEN

Serdar ARSEVEN

Mail: [email protected]

​Meral Akşener… Yalı'dan Masa'ya!

İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, “Kemal Kılıçdaroğlu’nun kendisine ve masadaki diğerlerine neler çektirdiğini” Fatih Altaylı’ya anlatmış…

Hani, yüzünün bütün hatlarına öfke yükleyerek ve “Kumar Masası” diyerek kalktığı yere, geri döndürülmüştü ya…

O süreçte yaşananlarla ilgili…

Biraz dinleyelim:

“Bu seçenekler onlardan geldi. Yani ben bu iki belediye başkanının (yürekli olmamakla itham ettiği Ekrem İmamoğlu ile Mansur Yavaş’ın) yardımcı olmalarını (cumhurbaşkanı yardımcısı olmalarını) öneren ben değilim. Yanlış anlaşılmasın, o gün de söylemeye çalıştım, ama kibar kibar söyledim. Kazanacak adaydan kazanacak formüle geçtik. Sonra gittik otele. Kemal Bey, ben, iki belediye başkanı (İmamoğlu ve Yavaş), bu iki arkadaşın icracı ve yetkili başkan yardımcılığını teyit ettik. Şimdi buradan ötesi çok vahim.”

Şimdi buradan ötesi çok vahim.

Dinlemeye devam edelim Sayın Akşener’i neymiş o “vahim” durum:

“Gittim, 10 binlerce insan dışarıda. (Masadan hâlâ ümitli olanlar yani!) Heyecan içinde. Ve öğrendim ki, masadakilerin bu işten haberi yok. (Masadakilerin, yani, ‘Bilge Lider’ Temel Karamollaoğlu’nun, Yüzde 49.5’un sahibi (!) Ahmet Davutoğlu’nun ve Ekonomi Mucizesi’nin Kahramanı (!) Ali Babacan’ın. Ha bir de dördüncü küçük var, onun ismi hiç lâzım değil, onun da haberi yokmuş yani) “

Bunların dördünün de haberi yokmuş, olan bitenden.

Konu mankeni yerine konulmuşlar…

Durun hele devam etsin Sayın Akşener:

“Önce ben kâğıdı imzalıyoruz zannettim, hadi bir an evvel şey yapalım, deyince… Önce Temel Bey (‘Bilge Lider’) ‘Ne oluyoruz?!’ dedi. Sonra, ben… Şaşırdım. Ondan sonra Ali Bey (Babacan) ‘Böyle bir şey olamaz!’ dedi.

Allah Allah, ona şaşırdım.

Sonra ben, en başından durumu anlattım.

Yani, benim böyle bir teklif getirmediğimi.

Kemal Bey de yanımda duruyor...

Ondan sonra, böyle böyle olduğunu, bir otelde de bunu teyit ettiğimizi ve bu teklifin Cumhuriyet Halk Partisi’nden geldiğini söyledikten sonra…

Ali Bey (Babacan) ‘Yani bu teklif Cumhuriyet Halk Partisi’nden mi geldi?’ (diye sordu.)

Evet, bir saat gitti!..

Ondan sonra arkadaşlarıyla geldi (Ali Babacan), ‘Kabul etmiyorlar!’ dedi.

Ve dışarıda 10 bin kişi var!”

Sayın Akşener’i dinlediniz değil mi?

Kendisinin tahkir edildiği başka sahneler de varmış aslında…

Mesela..

Kemal Kılıçdaroğlu, “Meral Hanım imzalamıyorsa imzalamasın. Biz beşimiz imzalayalım çıkalım' demiş…

Ne kötü bir ortaklık, ne berbat işler!..

Hem de bir Hanımefendi’ye karşı, ne çirkinlikler!

Ya Masa’daki diğerlerinin durumu…

Nelere, niçin tahammül etmişler meğer…

Kendilerini ve gittikçe küçülen tabanlarını ne hallere düşürmüşler!..

Yazıklar olsun!..

Yazıklar olsun!..

serdar1-1_40af3d16e67c5e73852809205bf9214a.jpg

Bir İyi Parti vekili, “Allah bu milleti, bu memleketi bizim kazanmamızdan korumuş! Ya kazansaydık?” demişti, Ümit Özdağ ile Kemal Kılıçdaroğlu arasındaki fecaat ve de gizli protokole işaret ederek!..

Bu kadar fırıldağın çevrildiği Masa’nın adayı, seçimi kazanmış olsaydı, neler yaşayacaktık?

Bunları şimdilerde ortaya döken Sayın Akşener, bu aziz millete, bu güzelim ülkeye neler yaşatmayı, niçin göze aldı?

Neydi kendisini mecbur eden?

Sadece, “Oy kaybetme ve seçimin kaybedilmesinin faturasından tamamen sorumlu olma” korkusu mu?

Ah hatıralar:

Bir keresinde, Sayın Akşener’i başlığa taşıyarak bir yazı kaleme almıştım.

Orada, uzun yıllardır tanıdığım ve bazı kritik dönemlerde sağlam duruşuna şahitlik ettiğim Meral Akşener’in son zamanlarda beni şaşırttığını ifade etmiştim.

Kendileri, sağ olsunlar, hiçbir hakaretin, iftiranın olmadığı gayet nazik üslupla kaleme alınmış yazıdan dolayı, beni “engellemiş.”

Külliye’deki bir programda karşılaştığımızda, beni engellediğini, masadan kalkarken öfke yüklediği yüzüne, memnuniyet ifadesi yükleyerek söylemişti.

Benim bir “serzenişime” tahammül edemeyen Sayın Meral Akşener, meğer, nelere nelere tahammül etmiş masada!..

Diğer dört partinin genel başkanlarını hiç hesaba katmayalım hadi, kendilerince hesapları vardı.

Masadan, CHP listesinde büyük delikler açarak, vatandaştaki sıfıra yakın karşılıklarıyla asla elde edemeyecekleri kadar vekil kopartarak kalkmış oldular.

Yani, bu işin kazananları oldular!..

Ya Sayın Meral Akşener?

Masadan nasıl çıktı?

Ne umdu, ne buldu?

Kendisiyle hukukumuz vardır.

Ankara’da, Beykoz’da içilen kahvelerin hatırı vardır.

Zor zamanlarımızda birbirlerimize moral vermeye çalışmamızın hatırı vardır.

‘Yalı’nın kendisine hangi gözle baktığını, o “beyazların” kendisini nasıl rencide ettiğini de, biliriz.

Yıllar evvel, “Yalı”da kenara itilmeye çalışılan Sayın Akşener, Masa’da öyle tavırlarla karşı karşıya kalmış ve öyle şeylere tahammül etmeye mecbur bırakılmış ki…

İnanın üzüldüm.

Politika çok sıkıntılı bir alan.

İnsanı çok aşındırıyor, etrafındaki herkesi yıpratıyor.

Şimdi, karşılıklı kahve içiyor olsaydık...

Kendisine, “Hiç girmeseydiniz bu işlere. Ülkenin temel meselelerine dair çözüm teklifleri sunan bir sivil toplum örgütünün başkanı olsaydınız ve öyle devam etseydiniz yola, çok daha iyi olmaz mıydı?” diye sormak isterdim.

“Ben bu yola, ülkeme hizmet için çıktım” diye cevap verirdi belki de…

Yok…

Hiç de hizmet olmadı, ülkeye böylesi.

Memleket iyice muhalefetsiz kaldı.

Onca derdi varken vatandaşın, bir de masadaki, çirkinlikleri her geçen gün daha da net bir şekilde ortaya çıkan “oyunlarla” oyalandı!..

Sayın Akşener ile bir “komşuluk” hukukumuz vardı, o da nice yara aldı!

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar