Hüseyin LİKOĞLU

Hüseyin LİKOĞLU

Mail: [email protected]

Merhamet

Merhamet

Asrın felaketiyle büyük bir yıkım yaşıyoruz. Aynı gün içinde yaşanan Kahramanmaraş merkezli 7,7 ve 7,6 şiddetteki iki depremle 10 ilimiz büyük bir yıkım yaşadı. 16 milyonu aşkın insanımız bu sarsıntıdan doğrudan veya dolaylı bir şekilde etkilendi. Ama 85 milyon insanımızın tamamında bu sarsıntı hissedildi.

Deprem felaketini; okuduğumuz haberlerden, gördüğümüz fotoğraflardan, izlediğimiz görüntülerden anlamamız mümkün değil. 1999 depremine İstanbul’da yakalandım. Muhabir olarak Gölcük, Adapazarı, Yalova başta olmak üzere bütün deprem bölgelerinde görev yaptım. Kasım 1999 Düzce depremine de ilk giden gazeteciler arasındaydım.

24 yıl sonra yine bir deprem bölgesine gittim. Kahramanmaraş, Gaziantep ve Hatay’da felaketin yaşandığı enkazların başındaki bekleyişlere, kurtarma çalışmalarına tanık oldum. Enkazlar arasında kurulan yardım çadırlarındaki canhıraş çalışmaları gördüm. Yollardaki yardım seferberliğine şahit oldum.

Felaketi anlatmak için kelimeler yeterli değil. Birbirinden kilometrelerce uzak bir şehirden başka bir şehre, bir ilçeden başka bir ilçeye geçiyorsunuz. Her gittiğiniz yerde büyük yıkımlarla karşılaşıyorsunuz. İster istemez mukayese yapıyorsunuz. “Hangi bölge daha büyük yıkım yaşadı” diye. Ne yazık ki “Burası daha az” veya “Burası daha çok” diyemiyorsunuz. Çünkü her gittiğimiz yerde, büyük, benzer yıkımlarla karşılaştık.

YÜREĞİ MERHAMET DOLU ON BİNLERCE GÖNÜLLÜ

“Böyle bir felaketin altından nasıl kalkılabilir?” sorusunu herkes gibi biz de sorduk. Yaşadıklarımız, gördüklerimiz, şahit olduklarımız adeta bu sorunun cevabıydı: Merhamet...

Depremin ilk saatinden itibaren yüreği merhamet dolu insanlar yollara döküldü. Türkiye’nin her yerinden büyük bir merhamet dalgası yayıldı. Oluşan

merhamet dalgası depremlerin oluşturduğu dalgadan çok daha güçlüydü. Bu merhamet dalgasıyla altından kalkamayacağımız

hiçbir yıkım yoktur.

Sosyal medya mecralarından, televizyon ekranlarından, dijital medya platformlarından yayılan kirliliğe itibar etmeyin; kulak asmayın, moralinizi kimsenin bozmasına izin vermeyin. Dezenformasyona prim vermeyin.

Evet, koordinasyonda aksamalar oldu, evet yağma var, hırsızlıklar var, evet, yardımların dağıtılması sırasında eksiklikler yaşanıyor, evet kötü niyetli insanlar var... Ama felaketin büyüklüğüne ve kapladığı alana bakıldığında bunlar öncelikli tartışma konumuz olamaz. Bunları yapanlar, eninde sonunda adalete teslim edilecek ve yaptıklarının hesabını verecek.

ALLAH’IN İZNİYLE BU YIKIMIN ALTINDAN KALKACAĞIZ

Günlerce uyumadan, eksi derecelerdeki soğuklarda enkazlarda arama-kurtarma çalışması yapan insanlar, daha önce hiç gitmedikleri, hiç görmedikleri illere, ilçelere yardım için koşan hayırseverler, yıllık izinlerini alarak bölgeye koşan polis, asker ve kamu çalışanları, hayırda

yarışan iş adamları, STK’lar...

On birlerce yardım gönüllüsü bölgede görev yapıyor. Sağlık çalışanları, din görevlileri, askerler, polisler bu zor koşulları bilerek gönüllü olarak geldiler. Elbistan’da dondurucu soğukta aracımızı durdurup “Bizi hastaneye bırakır mısınız” diyen doktorlar Samsun’dan gönüllü gelmişlerdi. Hatay’da enkaz başında bekleyen kadın polise “Burada mı görev yapıyorsunuz?” diye sordum, “Hayır Meclis’te görev yapıyorum. Gönüllü geldim” dedi.

Bölgede binlerce din görevlisi var. Her biri günde onlarca vücut bütünlüğünü kaybetmiş cenazeyi kefenleyip defnediyor.

Asrın felaketinin oluşturduğu bu yaraları sarmak ancak yüreği merhamet dolu insanların gayretiyle mümkündür. Bölgede yüreği merhamet dolu on binlerce gönüllü var ve Allah’ın izniyle bu yıkımın altından ayağa kalkacağız.

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar