Hasan KARABULUT

Hasan KARABULUT

Mail: [email protected]

Özlenen Gençlik

Çocuklarımız için her fedakârlığı yaparız. İleride yapılacak fedakârlıklar için de hiç düşünmeden “evet” deriz. Uykusuz geçirilen geceler. Kendi ihtiyacı olduğu halde önce çocuklarının ihtiyaçlarını giderme derdinde olan anne ve babalarız. Biz..

Çocuklarımız için her fedakârlığı yaparız.
İleride yapılacak fedakârlıklar için de hiç düşünmeden “evet” deriz.
Uykusuz geçirilen geceler. Kendi ihtiyacı olduğu halde önce çocuklarının ihtiyaçlarını giderme derdinde olan anne ve babalarız.
Biz çocukluğumuzda çok fakirlik çekmişiz sonradan düşününce çözüyor insan, tabi ki büyüdüğünde.
Babamız şofördü. Sıkça şehir dışında olurdu. Annemiz yemek yapar bazen sadece bize yedirirdi. Kendisi yemez “ben tokum” derdi. Oysa biz de evlenip çocuk büyüttüğümüzde anladık ki annemiz “yemek yetsin, çocuklarım iyice doysun” diye kendisi kalanla yetinirmiş bize yedirirmiş rahmetli!
Bizim yaşantımızdaki tespitler gibi daha nice fedakârlıklar yapan anne babalar vardır mutlaka.
Böylesine üzerine titreyerek büyütülen çocuklarımız bazı dönemlerde “bedel ödeyenler” olmuşlar. Tarihte bazen kız çocukları bazen erkek çocuklar katledilir olmuş. Katledenler dönemin saltanat sahipleri. Kimi zaman tahtını ele geçirmesin diye erkek çocukları Nil Nehri’ne attıran firavunlar, kimi toplumlarda kızı olduğunda utanç kaynağı sayılan ve diri diri toprağa gömen cahiller.
Hep bir Asiye, Meryem, Zeynel Abidin, Musa, İbrahim ve niceleri kalmış biliyor musunuz?
Bizlerin çağında da çocuklarımız, gençlerimizden ziyan olanlar var aslında.
Söyler durur çocuklarımız “bir dünya bırakın biz çocuklara” şarkısında istediklerini. Savaş karşıtı olduklarını belirtirler, tertemiz ve halis niyetlerle.
Sonra genç olurlar kurulan tuzakları fark edemezler çoğunlukla. Yıllarca “aman çocuklarım kötü arkadaş edinmesin, kötü yola girmesin” diyerek dualarda istekte bulunuruz Rabbimizden.
Sonra büyür çocuklarımız. Sözümüz bazen geçmez olur. Oysa ne fedakârlıklar yapmıştık büyütmek için hani. Yıllarca sıcak çaydanlık ateşinden koruruz onları.
Sonra eğitim ve bilgi donanımı yoksulluğunun acıları ile karşılaşılır.
Oysa “ağaç yaşken eğilir” atasözünü de gayet iyi bilirdik.
Sözümüz yok atasözünün gereğini yapanlara. Biz bir tekrar edelim istiyoruz izniniz olursa meseleyi. Gençlerimiz bilgi araçlarını insanlığa hizmet için kullansınlar diye kafa yormuşuzdur hepimiz! Zira dünyada 100 milyar dolarlık bilgisayar oyun pazarını kaybetmek istemeyenler var. Türkiyemiz’de ise pazar büyüklüğü 700 milyon dolar deniliyor. Bu pazarın oyuncuları ise ülkemizde 30 milyon kadar. Kimisi başrolde bir çoğu da figüran.
Diğer tehlike uyuşturucu. Terörün beslendiği ve gençliğimizi yok etmek için bir çalışma olan uyuşturucu. Konjonktür-dünya gerçeği gibi bir anlam ifade etmeyen kelimelerle gençleri “terör-uyuşturucu baronlarına” teslim eden yöneticiler!
Ya LGBT hayranları! Kökleri kuruyasıcalar. Satılmış güruhlar…
“Bir milletin asıl gücü tankı tüfeği nüfusunun çoğunluğu değil, imanlı-inançlı gençleri” değil midir?
Aslında donanımlı olunması durumunda örümcek ağı kadar zayıf bir oluşum ve donanımın karşısında tahtadan diyebileceğimiz kılıç sahibi şer güçler şeytanın askerleri bir bakalım nasıl yok edilebilir etkisizleştirilebilir.
Öncelikle sağlam bir iman aşılanması gerek gençlere.
Ardından milliyetçilik kavramı yerine ümmet kavramıyla “arkadaşım, kardeşim için yaşamalıyım”ı öğrenmeli genç. Irk-coğrafya-millet farkı gözetmeksizin kardeşler topluluğu olmayı bilmeli gençler. Çünkü, milliyetçilik üstünlük sebebi değildir, “üstünlük takvadadır.” 
İman ettiği İslam dinini yaşam tarzı haline getirmek için bilgi ve donanım edinmeli genç. Günlük hayatında gereken kadarını bilmek farz zaten hepimize. Bununla birlikte “iki günüm aynı olursa zarardayım” demeli gençlerimiz. Bedenin gıdasını aldığı esnada ruhun gıdası ihmal edilmemeli.
Öz güven sahibi olup asla kendisini küçük görmemeliler. Bizim dedelerimizin 10-15 kişiyle oldukça büyük coğrafyaları yüzyıllarca yönettiğini öğrenmeli genç.
Geçmişimiz avrupanın herhangi bir ülkesine ait olsa bizi konuşturmayıp at gibi kişneteceklerini bilecek genç. Ecdadımızdan aldıkları bilgiyle bir noktaya gelip tıkanmış batının da elinden tutmak, bütün insanlığa faydalı olmak için tüm ilimlere hakim olmayı bilecek genç. Müslüman bilim adamlarının bir noktaya getirdikleri bilim ve teknolojiyi alıp yükseltmekle görevli olduğunu fark etmesi sağlanmalı gençlerimizin.
Ecdadıyla kopan bağlarını yeniden kuvvetli biçimde kurmayı başarmalı genç. Fizik-kimya-sibernetik-cebir-astronomi-coğrafya tüm bilimlerinin kurucularının Müslümanlar olduğu artık saklanamaz gençlerimizden.
İb’ni Heysem, İb’ni Sina, Farabi, Mimar Sinan, Ali Kuşçu, Muhyiddin Arabi, Harezmi daha nicelerini tanımalı gençliğimiz.
Serhat boylarında at koşturan dedelerini ve sonrasında Uluabatlı’yı Seyyit Çavuş’u dede olarak yad edecek ama hiçbir zaman patates siyaseti yapmayacak gencimiz.
İnsanlığa en büyük hizmet bilimin gelişmesidir. Batı(L), ecdadımızdan aldığı bilimi aynen kullanmaktadır. Üzerine bir şey koymuşluğu yoktur. Sıfırı da, üç bilinmeyenli denklemi de Müslümanlar buldular ve patent istemediler. Kitaplarına ismini yazdıklarında riya olur düşüncesindeki Müslüman bilim adamlarının kitaplarını ele geçirip tercüme ettirdikten sonra utanmadan isimlerini yazmaya yüzleri kızarmayan batı(l) bilim insanları yıllardır kullandıkları geliştiremedikleri bilimi gerçek sahiplerine teslim etmek mecburiyetinde olacak veya gerçeği itiraf etmek zorunda kalacaklar. Batıya emaneten gitmiş olan ve geliştirilememiş bilimi alıp ecdadının yüzünü güldürecek inşallah genç. Gençlerimiz yüzlerine vuracak bu gerçekleri elbet.
Gençliği, yıllara boyun bükmeyecek “ölümü nasıl ölümsüzleştiririm” derdinde olacak genç. Şair diyor ya bir de “kim var diye sorulduğunda sağına soluna bakmadan ben…” diyecek genç.
Asla yaratılış gayesini unutmayacak ve ilahi rıza hedefinde mesafe alıp yol sürecek gençler.
Yorulduğunda koşacak, ideali uğruna fedakarlık yapacak, çağrıldığında gelecek, verilen görevi yapacak, yaptığı çalışmaların raporunu verecek, Allah’ın rızası dışına çıkmayacak genç.
Bir de “şehidi şehid yapan mana” aşılanmalı gençlerimize.
Her platformda ifsat devam ederken dünyada en fazla genç nüfusa sahip Türkiye’mizin gençlerinden ümitliyim.
Yine şair diyor ya “bu gençliği karşımda görür gibiyim…” 

Ülkem gençleri! Bir siz varsınız biliyor musunuz?

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar